Bataklık ve Sazlık Yerlerin Zilyetlikle Kazanılması – Tescil Davası

Bataklık ve Sazlık Yerlerin Zilyetlikle Kazanılması - Tescil DavasıBir yerin kazanılabilmesi için diğer koşulların yanında taşınmazın niteliği itibariyle kazanılmaya elverişli yerlerden olması gerekir.

Zirai uzman bilirkişi 27.09.2004 tarihli raporunda dava konusu taşınmazın 50 yıl kadar önce bataklık ve kamışlarla kaplı tarıma elverişli bulunmayan bir yer olduğunu, 1960’lı yıllarda DSİ tarafından yapılan bataklık kurutma kanallarının varlığı sonucunda suların çekildiğini ve arazinin ortaya çıktığını açıklamıştır.

Sazlık ve bataklık bir yerin zilyetlik veya başka bir yoldan kazanılması mümkün değildir. DSİ tarafından açılan kanallar sonucu tarım arazisi olarak tasarruf edilmiş ise de, imar kanununda değişiklik yapan 1605, 1757 ve 3621 sayılı Kanunun 7. maddesi hükümleri karşısında böyle bir yerin kazanılması mümkün olmaz (3621 s. K. m. 7).

Y.B. ile Hazine ve Ordekdede Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Pazarcık Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 29.03.2005 gün 3717/287 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili, kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı taşınmazın imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine vekili, dava konusu yerin 1960 yıllarında tespit dışı bırakıldığını. 1972 yılında yapılan ikinci kadastronun iptal edildiğini, öz niteliğinde bulunan bu taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğunu açıklamıştır. Davalı köy temsilcisi, tescil konusu taşınmazın Hazineye ait bataklık bir yer olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne, 6.10.2004 tarihli krokide B harfi ile gösterilen 9327 m2 yerin davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tescil konusu taşınmaz 1961 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında öz ve ark niteliği ile tespit dışı bırakılmış daha sonra yapılan kadastro tespit çalışmaları sırasında 30.4.1972 tarihinde H.G. adına tespit edilmiş, itirazı komisyonca red edilen Hazine’nin süresinde Pazarcık Tapulama Mahkemesine açmış olduğu kadastro tespitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda 30.4.1972 tarihinde yapılan tapulamanın 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun 46.maddesi hükmü uyarınca tüm sonuçları ile birlikte hükümsüz sayılmasına karar verilmiş ve hüküm 17.4.1979 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı görülmekte olan bu dava ile tescil konusu taşınmazı dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile tasarrufta bulunduğunu açıklayarak taşınmazın adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Bir yerin kazanılabilmesi için diğer koşulların yanında taşınmazın niteliği itibariyle kazanılmaya elverişli yerlerden olması gerekir. Davalı Köy Muhtarlığı temsilcisi dava konusu taşınmazın evveliyatının bataklık olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahallinde yapılan 24.9.2004 günlü kesifte dinlenen zirai uzman bilirkişi M.K. 27.9.2004 tarihli raporunda dava konusu taşınmazın 50 yıl kadar önce bataklık ve kamışlarla kaplı tarıma elverişli bulunmayan bir yer olduğunu, 1960’lı yıllarda DSİ tarafından yapılan bataklık kurutma kanallarının varlığı sonucunda suların çekildiğini ve arazinin ortaya çıktığını açıklamıştır. Mahallinde yapılan 25.2.2005 günlü keşifte dinlenen davalı köy tanıkları da yerin evveliyatının bataklık olduğunu açıklamışlardır. Bundan ayrı temyiz incelemesi için Dairemize gelen Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/370 esas, 2005/288 karar sayılı dava dosyasına konu taşınmaza ilişkin bulunan ve uyuşmazlık konusu taşınmazla aynı bölgede yakın bir başka taşınmaza ilişkin olan Pazarcık Tapulama Mahkemesine ait 17.10.1978 tarih 1973/32 E. 1978/68 karar sayılı hükümde de bu yerlerin öncesi itibariyle sazlık ve bataklık yerler olduğu belirlenmiştir. Sazlık ve bataklık bir yerin zilyetlik veya başka bir yoldan kazanılması mümkün değildir. DSİ tarafından açılan kanallar sonucu tarım arazisi olarak tasarruf edilmiş ise de, imar konusunda değişiklik yapan 1605, 1757 ve 3621 sayılı Kanunun 7. addesi hükümleri karsısında böyle bir yerin kazanılması mümkün olmaz. Taşınmazın bu niteliği gözönünde tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün oybirliği ile BOZULMASINA. (Y.8.HD. 02.03.2006 T. -204 E/1346 K)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder