Çay Yataklarının Zilyetlikle Kazanımı – Tescil Davası

Çay yatakları kural olarak Hazineye aittir. Çay yatağının zilyetlik yoluyla kazanılması mümkün değil ise de çayın terk ettiği alan ve bu olaydan itibaren tarım arazisi haline gelmiş, yahut taşlık ve çalılık olup da imar ihya edilmiş ve imar ihya yolu ile kazanılma şartları zilyet lehine oluşmuş ise, olağanüstü zaman aşımı yolu ile böyle bir taşınmazın kazanılması mümkün olabilecektir. (Medeni Kanun madde 713, 715) (3402 sayılı Kadastro Kanunu madde 14-17)

M.A.U. ile Hazine ve Hacıceliller Muhtarlığı aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Antalya 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 6.5.1991 gün ve 104/391 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği görüşüldü:

Mahkemece yapılan inceleme hüküm vermeye elverişli bulunmamaktadır. Fen memuru tarafından düzenlenen krokiye ve pafta örneğine göre çekişmeli yer davacı adına tespit ve tescil edilen 353 parselin doğusunda ve çay yatağının ortasında kalmaktadır. Kadastroca çay yatağı kabul edilerek tapulama dışı bırakılmıştır. Jeolog bilirkişi ile ziraat yüksek mühendisi tarafından ortaklaşa düzenlenen raporda taşınmazın Aksu nehrinin getirdiği topraklarla meydana geldiği, bu şekilde teşekkül ettiği ancak 50-60 yaşlarında 12 adet çınar ağacının bulunduğu ve kültür arazisi olarak kullanıldığı bildirilmiştir. Yerel bilirkişi ise, buranın çay yatağı olduğunu sonradan Devlet Su İşleri tarafından yapılan ıslah çalışmaları sonunda ada olmaktan kurtulduğunu bildirmiştir. Bu açıklamalara göre arazinin sonradan teşekkül eden bir arazi olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda Medeni Kanun’un 636. maddesi hükmünün göz önünde tutulması ve böyle bir yerin zilyetlik yoluyla kazanılıp kazanılamayacağının tartışılması gerekir.

Davacıya ait 353 parsel numaralı taşınmazın tapulama tutanağında bu taşınmazın 200 ve 201 tahrir numaralı vergi kayıtlarına göre davacı adına yazıldığı, çekişmeli yerin ise vergi kaydına göre çay olarak gösterilmesi sebebiyle tespit dışı bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu vergi kaydı getirtilip çekişmeli yere uygulanmamıştır. Gerçekten de vergi kaydına göre çekişmeli yer çay yatağının içerisinde ve çayın bulunduğu kısım oluşturuyor ise böyle bir yer, Medeni Kanun’un 636. maddesi hükmüne göre kural olarak hazineye ait bir yer sayılır. Ancak kültür arazisi olarak teşekkül ettikten sonra çekişmesiz, aralıksız malik sıfatıyla dava tarihine kadar Medeni Kanun’un 639. maddesinde öngörülen koşullar altında ve o süre içerisinde tasarruf edilmiş ise tescili istenebilir. Yerel bilirkişinin ifadesine göre sonradan bu civarda ıslah çalışmaları yapıldığı ve bundan sonra bu yerin yataktan kurtulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda ıslah çalışmalarının bitirildiği tarihin tespiti gerekir. DSİ’den çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede nasıl bir ıslah çalışması yapıldığının, ıslah çalışmasının hangi tarihte tamamlandığının, ıslah çalışmaları bir projeye dayanıyor ise taşınmazın bu proje içerisindeki durumunun, ıslah çalışmasından önce çay yatağı içinde bulunup bulunmadığının sorulup tespit edilmesi, bundan sonra ziraatçı ve jeolog bilirkişiden yeniden mütalaa alınması gerekmektedir.

Eksik inceleme ile hüküm verilmesi isabetsiz ve temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (Y.8.HD. 22.10.1992 T. 1991/15680 E. 1992/13942 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder