Dere Yatağının Tarım Arazisine Çevrilmesi – Tescil Davası

Dere Yatağının Tarım Arazisine Çevrilmesi - Tescil DavasıÖncesi dere taşkın sahası içerisinde kalan bir yer ıslah çalışmaları sonunda dere ile bağlantısının kesilmesi ve etkisinden kurtulması halinde imar – ihya ve kazanmayı sağlayan 20 yıllık zilyetlikle kazanılabilir.

Islah çalışması DSİ veya başka bir kamu kuruluşunca yapılmış ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 713/3. maddesi uyarınca davanın ilgili kuruluşa yöneltilmesi, savunma ve delillerinin toplanması, ıslah çalışması ile ilgili varsa proje ve harita istenip yerine uygulanması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

D.Y. ile Hazine ve Çığlık Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının reddine dair Antalya 1. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 12.11.2002 gün ve 128/1062 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili imarihya ve kazanmayı sağlayan 30 yılı aşkın zilyetliğe dayanarak tescil istemiştir. Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın 1956 yılında yapılan tapulama çalışmaları esnasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan dere yatağı niteliğindeki yerlerden olması sebebi ile tespit harici bırakıldığını ve zilyetlikle kazanılamayan yerlerden olduğunu ileri sürerek reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, taşınmazın Karakirse deresi aktif yatağı ve taşkın sahası içerisinde kaldığı ve zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Teknik bilirkişi raporları ve kadastro paftasına göre davaya konu taşınmazın 1956 yılında yörede yapılan kadastro çalışmaları esnasında dere yatağı olarak tespit harici bırakıldığı açıklanmıştır. 23.05.2002 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın doğusunda bulunan derenin küçük bir dere olduğunu, taşınmazın dere içerisinde kalmadığını, öncesinin de taşlık, çalılık bir yer iken davacının babası Musa tarafından 1967 yılında imarihya edilerek tarım arazisi haline dönüştürüldüğünü, 1984 yılında ölümü ile mirasçıları arasında yapılan taksimde davacıya isabet ettiğini açıklamışlar, bilirkişi Ziraat Yüksek Mühendisi F.A. 02.08.2002 günlü raporunda, taşınmazın dava tarihinden en az 30 yıl önce imarihya edilerek tarım arazisine dönüştürülen yerlerden olduğunu ve aralıksız tarımsal faaliyette bulunulduğunu, Jeoloji Mühendisi Bilirkişi A.E.K.’da 09.07.2002 tarihli raporunda, davaya konu taşınmazın kadastro paftasına göre Karakirse deresi içerisinde görünmesine rağmen, yapılan ıslah çalışmaları sonucunda derenin 2-6 m. eninde 1-3 m. yüksekliğinde blok ve çakıl malzeme ile yükseltilerek ıslah edildiğini ve kontrol altına alındığını, buna göre taşınmazın derenin batısında ve dere yatağı dışında kaldığını bildirmiştir. Kadastro Fen Elemanı Bilirkişi M.A.V. tarafından düzenlenen 04.07.2002 günlü krokili rapora göre de taşınmaz ile dere arasında bir duvar ya da şeddenin varlığı açıkça görülmektedir.

Mahkemece jeolog uzman bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, dere ıslah çalışmalarının hangi tarihte yapıldığı hususu üzerinde durulmamıştır. Öncesi dere taşkın sahası içerisinde kalan bir yer ıslah çalışmaları sonunda dere ile bağlantısının kesilmesi ve etkisinden kurtulması halinde böyle bir yer imarihya ve kazanmayı sağlayan 20 yıllık zilyetlikle kazanılabilir. Öncelikle dere ıslah çalışmasının hangi kuruluş tarafından hangi tarihte yapıldığı, davaya konu taşınmazın dere ile olan bağlantısının ne zaman kesildiği, bu tarihten dava tarihine kadar davacı yararına kazanmayı sağlayan 20 yıllık sürenin geçip geçmediği hususları araştırılmalıdır. Yine ıslah çalışması DSİ veya başka bir kamu kuruluşunca yapılmış ise Türk Medeni Kanunu 713/3.maddesi uyarınca davanın ilgili kuruluşa yöneltilmesi, savunma ve delillerinin toplanması, ıslah çalışması ile ilgili varsa proje ve harita istenip yerine uygulanması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm tesis edilmiş olması doğru değildir.

Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan sebeplerden oybirliği ile BOZULMASINA. (Y. 8.HD. 26.05.2003 T. -3635 E/3830 K)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder