Kötü Niyetle Yapılan Tapu Tescili – Tescil Davası

Kötü Niyetle Yapılan Tapu Tescili - Tescil DavasıSatıcının başkalarına satıp devrettiği taşınmaz için tescil davası açıp, adına tapuya tescili sağlaması ve tapuda bu yeri başkasına satması halinde, alıcıların iyi niyetleri korunur. Medeni Kanun’un 3. maddesinin ilk fıkrasına göre, kanunun iyi niyete bir hukuki sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyi niyetin varlığıdır.

3- İyi niyet kurallarına aykırılık nedeniyle açılan iptal ve tescil davalarında dava açma iradesi, iktisabın kötü niyete dayalı olduğu iddiasını da taşır. Kaldı ki, kötü niyet iddiası hukuki mahiyeti itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğundan dava sona erinceye kadar her zaman ileri sürülebilir. (Medeni Kanun madde 3/1, 1023) (YİBK. 8.11.1991 T 4/3 s.)

A.S. ve müşterekleri ile İ.S. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Gazipaşa Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 26.3.2002 gün ve 75/92 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19.11.2002 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü taraflar ve vekilleri tebligata rağmen gelmediklerinden incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi. Temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacılar vekili, dava konusu parsellerin tapu kayıtlarının kısmen iptali ile vekil edenlerinin adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık konusu 1161 parsel senetsizden 7.5.1981 tarihinde N.D., 1162 parsel Ş.D. ve 1163 parsel de N.T. adına tespit edilmiş ve hükmen 16.6.1989 tarihinde tapuya tescil edildikten sonra 1161 parsel, 27.12.1991 tarihinde davalı A.D., 1162 parsel 14.11.1991 tarihinde B.A., 1163 parselin 8.6.1994 tarihinde 2/5 payı İ.S.’ye, 3/5 payı da 9.3.1989 tarihinde C.E.’ye tapuda temlik edilmek suretiyle adlarına tescil edilmiştir. Davacılar, dava konusu taşınmaz bölümlerinin 1986-1987 tarihlerinde yukarıda isimleri geçen tespit maliklerinden satın ve devraldıklarını, o tarihten bu yana zilyet olduklarını ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Mahkemece, davalıların edinmelerinde kötü niyetli olduklarının kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümlerini kapsayan parseller öncesi itibariyle tapusuz olup, davacılar tespitten sonra, kesinleşmeden önceki satın ve devre dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Medeni Kanun’un 931. maddesi,  daha sonra yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesi hükmüne göre; tapu kütüğündeki tescile iyi niyete dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak iktisap eden kimsenin bu iktisabı korunur. Kural olarak, davalıların iktisaplarında iyi niyetli olduğu kabul edilir. 8.11.1991 gün, 4/3 esas ve karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmaz malın iktisap eden kişiye karşı Medeni Kanun’un 1023. maddesinde öngörülen iyi niyet kurallarına aykırılık nedeniyle açılan tapu iptali davalarında, dava açma iradesinin iktisabın kötü niyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığına, kaldı ki böyle olmasa bile buradaki kötü niyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğuna ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan her zaman ileri sürülebileceği kabul edilmiştir. Somut olayda; davacılar, tanıklarını 24.9.1999 günlü layihayla mahkemeye bildirmişler, mahkemece ismi geçen tanıklar dinlenilmiş ise de, Medeni Kanun’un 1023. maddesi hükmü karşısında bilgilerine başvurulmamıştır.

Her ne kadar davacılar vekili 15.3.2002 ve 26.3.2002 günlü yargılama oturumlarında yeni delil göstermeyeceğini bildirmiş ise de, daha önce listesini vermiş olduğu tanıkların çağırılıp dinlenilmesi, davalıların tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak iktisapta bulunup bulunmadığı hususunun kendilerinden sorulup belirlenmesi, ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekmektedir. Eksik incelemeye dayanılarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.

Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (Y.8.HD. 19.11.2002 T. 5968 E. 8568 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder