İmar Kanunu’nun ifraza imkan vermediği hallerde, taraflar anlaşarak ifraz imkanı sağlanamaz.
Taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi, kal ve temliken tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sinop Asliye hukuk Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 11.02.1999 gün ve 1997/425 E. 1999/22 K. sayılı kararın incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 05.07.1999 gün ve 1999/7104 E. 7561 K. sayılı ilamı ile
… Birleştirilerek görülen davalardan ilki; çaplı taşınmaza taşkın olarak yapılan binanın yıkımı yoluyla el atmanın önlenmesi, İkincisi ise Medeni Yasanın 725. maddesine dayalı temliken tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, ilk davanın reddine, karşılık davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa, hükmüne uyulan bozma ilamında Medeni Yasanın 725. maddesine dayalı olarak açılmış temliken tescil davasının kabul edilmesine ilişkin ilkelere değinildikten sonra;
1- Taşkın yapı sahibinin iyi niyetinin saptanması için yerel tapu sicil müdürlüğüne yer tespiti başvurusunun olup, olmadığının araştırılması,
2- İfrazının mümkün bulunup bulunmadığının belediyeden sorulması öngörülmüştür.
Bozma ilamından sonra Sinop Kadastro Müdürlüğünün 05.03.1998 gün ve 240 sayılı yazısından Turan Bülbülde ilgili yer tespiti talebine rastlanılamadığı anlaşılmıştır. Sinop Belediyesinin 23.02.1998 gün ve 277 nolu cevabi yazısında ise ”… taşkın kısmın ifrazına imkan olmadığı ancak, yanların anlaşmaları halinde bir ifraz ve tevhit işleminin yapılabileceği …” bildirilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; kamu düzenini ilgilendiren imarın ifraza imkan vermediği bir durum tarafların anlaşmasıyla olanaklı hale getirilemez. Esasen, eldeki davadan ötürü uyuşmazlık içerisinde olan yanların anlaşamadıkları açıktır. Öte yandan dinlenilen tanık anlatımlarından taşkın yapılanmanın iyi niyete dayandığını kesin biçimde ifade etme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, ilk davanın kanıtlandığı dikkate alınarak el atmanın önlenmesi ve kal’e (yıkım’a) kanıtlanamayan temliken tescil davasının reddine karar verilmesi gerekirken kanıtların değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Değinilen hususlar karar düzeltme istemi üzerine bu kez yapılan inceleme sonucunda saptandığından ilk davacı F. vekiline bu talebinin HUMK.nun 440. maddesi uyarınca kabulüne, Dairenin 22.04.1999 gün ve 1999/4346 Esas, 41420 Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına … gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararma uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Davacı, karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, (YHGK. 15.12.1999 T. 1-1042 E. 1046 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.