Anne Kız Arasındaki Satış Sözleşmesi – Tescil Davası

Anne Kız Arasındaki Satış Sözleşmesi - Tescil DavasıDavacının maliki bulunduğu taşınmazı, birlikte oturduğu ve semerelerinden birlikte yararlandıkları davalı kızına kesin satış yapması akla uygun değildir.

Kaldı ki tapu memuru ve tüm tanıklar akit sırasında davacının, kızının kendisini ölünceye kadar bakıp gözeteceğini söylediğini bildirmişlerdir. Dosyanın içeriği, davacının kesin satış suretiyle değil ancak ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile davalıya temlikini amaçlandığının kabulüne elverişli durumdadır. (818 sayılı Borçlar Kanunu madde 24, 28) (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 31, 21)

Taraflar arasında görülen davada; davacı, kazdırılmış mühür kullanmak suretiyle temlik işlemi geçersiz olduğundan davalı adına tesis olunan Şubat/1978 tarih 2, 3, 4, 5, 6, 7 nolu kayıtların iptalini, adına tescilini istemiştir. Davalı, satışın usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını savunmuştur.

Sabit olmayan davanın reddine dair verilen kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Dava, ehliyetsizlik, sahtecilik, hata ve hile sebeplerine dayalı tapu iptali isteğine ilişkindir. Davada sağlıklı ve hukuksal bir sonuca ulaşabilmek için çekişmesiz olan bazı hususların gözden uzak tutulmaması gerekir.

Taraflar ana kızdır. Davacı 1310 doğumlu olup 3.2.1978 akit tarihinde 84 yaşındadır. Davalı kızı yanında yaşamını sürdürmektedir. Takrir almak üzere tapu memurunun köye gelmesinden de anlaşılacağı üzere, davacının yaşı gereği bazı rahatsızlıkları varsa da bu hastalıkların özel bir bakıma gereksinmeyi gerektirdiği ileri sürülmemiştir.

Evladın, ana ve babasına gücünün yettiğince bakıp yardımda bulunması yasal zorunluluk olmak bir yana uygar toplumlarda insancıl yönü ağır basan evrensel bir ahlak kuralıdır. Olaya bu açıdan yaklaşıldığında davacının maliki bulunduğu 6 parça taşınmazın hepsini birden zaten birlikte oturduğu ve semerelerinden birlikte yararlandıkları muhakkak olan davalı kızına kesin satış yapmak suretiyle temlik etmesinin akla uygun bir nedeninin bulunması mümkün değildir.

Kaldı ki takriri alan tapu memuru dahil dinlenen tüm tanıklar birbirini doğrulayıp tamamlayan ifadelerinde akit sırasında davacının, kızının kendisini ölünceye kadar bakıp gözeteceğini söylediğini bildirmişlerdir. Yine davacı, tapuda satış değerinin düşük gösterildiği gibi satış karşılığı kendisine hiçbir ödemede bulunulmadığını iddia etmektedir.

Davada ehliyetsizlik ve sahtecilik iddialarının varlığı gerçekleşmemişse de; hata ve hile iddiası yönünden dosyanın içeriği dava konusu taşınmazları davacının herhalde kesin satış suretiyle değil, ancak ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile davalıya temlikini amaçladığının kabulüne elverişli durumdadır.

Bu itibarla taşınmazların temlik tarihindeki gerçek değerleri tespit edilip, tapuda gösterilen satış bedeli ile karşılaştırılması, tarafların özel durumları ve olayın özellikleri göz önünde tutularak, tüm delillerin insancıl ve gerçekçi sınırlar içinde değerlendirilmesi, hatta karinelere bile yer verilerek bunlara güç kazandırılması suretiyle varılacak sonuca göre bir hüküm kurulmak gerekir.

Hal böyle olunca, mahkemece açıklanan ilkeler doğrultusunda bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın hata ve hile iddiası yönünden tamamen yüzeysel bir soruşturma sonucu yargıya varılarak yazılı olduğu üzere davanın reddedilmesi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 02.06.1981 T. 5657 E. 7310 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder