Başkasının Toprağına Kendi Fidanını Dikmek – Tazminat Davası

Başkasının Toprağına Kendi Fidanını Dikmek - Tazminat DavasıÖZET: 1- Bir kimse kendi fidanını elinde bulundurduğu başkasının toprağına dikerse, Medeni Kanun madde 729 ile yapılan yollamadan ötürü, Medeni Kanun madde 648 ve 722 uygulama alanı bulur.

2- Davacının, Medeni Kanun madde 729 uyarınca adalete uygun tazminat istemi, nedensiz zenginleşmeden doğan bir geri alma alacağı niteliğindedir.

3- Bu giderme, Borçlar Kanunu madde 66’daki zamanaşımı uygulanır.

4- Zaman aşımının başlangıcı, taşınmaz malikinin iadeyi talep ettiği tarihtir. (Medeni Kanun madde 729, 722, 701) (818 sayılı Borçlar Kanunu madde 66) (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 82)

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; doya incelendi, gereği konuşulup, düşünürdü:

Davacı, davalıların maliki oldukları taşınmazlarda inşaat yaptığını ve fidan diktiğini, sökülmesinde aşırı zarar bulunduğunu ileri sürerek, Medeni Kanun madde 723 uyarınca adalete uygun giderim olarak, 130.201.85 liranın ödetilmesi için istemde bulunmuştur. İleri sürülüş biçimine göre davacı, kendi gereçleriyle başkasının toprağına yapı yapmış ve de kendi fidanını başkasının toprağına dikmiştir. Medeni Kanun madde 722/2 uyarınca, bir kimse kendi gereçleriyle başkasının toprağına yapı yaparsa, bu gereçler, toprağın bütünleyici parçası olur. Bir kimse, kendi fidanını başkasının toprağına dikerse, Medeni Kanun madde 729 ile yapılan yollamadan ötürü, Medeni Kanun madde 722 uygulama alanı bulur.

Davacı, dava temelini oluşturan Medeni Kanun madde 723 uyarınca, adalete uygun giderim istemiştir. Bu giderim alacağı, nedensiz zenginleşmeden doğan bir geri alma alacağı niteliğinde olduğundan, bu giderime Borçlar Kanunu madde 66’daki zaman aşımının uygulanması gerekir. Öyleyse, iyi niyetli olduğunu savlayan davacının, giderim istemi yönünden Borçlar Kanunu madde 66’daki 1 yıllık zaman aşımını işlemeye başladığı günün belirlenmesiyle, yerel mahkemenin zaman aşımına dayanarak davayı reddetmesinin doğru olup olmadığı ortaya konabilir.

Geçerli olmayan kütük dışı satışa dayanarak eline (zilyetliğine) geçirdiği taşınmazda inşaat yapan alıcının, iyi niyetli sayılması ve satıcının bu yönden örtülü altık (zımni) rızasının bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay’ın 5.7.1994 gün ve 12/26 sayılı İnançları Birleştirme Kararı ile de benimsenen görüş böyledir. Somut olayda, el atmanın önlenmesi davası açılıp, böylece taşınmazların geri istenmesiyle davacı, kamusal biçime uyularak taşınmaz mülkiyetini kendisine geçirilmeyeceğini öğrenmiş bulunmaktadır. Şu durum karşısında, yapı ve dikilen şeylerin davacının (gerek malikinin) zilyetliğinde bulunmasından ötürü, 1 yıllık zaman aşımının başlangıcı, taşınmaz malikinin “iadeyi talep ettiği tarihtir”. Öyleyse, davacıya karşı el atmanın önlenmesi davası, (1972/62 esas sayılı dosya ile) 1972 de açılıp kesinleştiğine, böylelikle taşınmazların 1972’de “iadesinin talep edilmiş” olmasına ve de Medeni Kanun madde 723’den kaynaklanan giderim alacağının ödetilmesi davasının 1979’da açılmış bulunmasın göre, 1 yıllık zaman aşımı gerçekleşmiştir. Durum böyle oluna, davanın zaman aşımı yönünden reddine ilişkin yerel mahkeme kararı onanmalıdır. Hükmün ONANMASINA, (Y.13.HD. 24.12.1981 T. 7470 E. 8439 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder