İyi Niyetle Gayrimenkul Ediniminde Tapu Siciline İtimat – Tescil Davası

İyi Niyetle Gayrimenkul Ediniminde Tapu Siciline İtimat - Tescil DavasıTapu sicilinde malik görünen kişinin, gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen, tapuda yazılı olanın gerçek hak sahibi olmadığını ve tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkansız olan kişinin edinimi geçerlidir. (Medeni Kanun madde 2, 1023, 1024)

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan iptal ve tescil davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış- verişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ileride kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişini iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla, Medeni Kanun’un 2. maddesinin genel hükmü yanında, menkul mallarda 988 ve 989, tapulu gayrimenkullerin el değiştirmesinde ise 1023. maddesinde aynen “Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024. maddede başka bir ifade ile tekrarlanmıştır. Söz konusu maddeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkansız olan kişinin edinimi geçerlidir.

Ne var ki, tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten, bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyi niyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim, bu görüşten hareketle “kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden dikkate alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih, 1990/4 esas, 1991/13 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.

Somut olayda ise; davacıya ait dava konusu taşınmazın usulsüz ve yolsuz bir takım işlemlere başvurularak gerçekleştirilen ihale sonucu ilk el O. adına tapuya tescil edildiği ihalenin feshine ilişkin Denizli İcra Tetkik Hakimliği’nin 26.10.1994 gün ve 1994/1005-1140 sayılı ilamı ile anlaşılmaktadır.

Öte yandan, ikinci el durumundaki davalının edinmesinin de yukarıda açıklanan ilkelere göre iyi niyete dayandığını söyleyebilmek olanağı yoktur. Zira davalı, davacının kiracısı olup tapuda da kiracılık şerhi vardır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde reddi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 17.10.1996 T. 11117 E. 11798 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder