Kötü Niyetle Taşınmaz Edinme – Yolsuz Tescil Davası

Kötü Niyetle Taşınmaz Edinme - Yolsuz Tescil DavasıKural olarak, kötü niyetle taşınmaz edinme iddiaları tanıkla kanıtlanabilir ve bu konuda her türlü kanıt gösterilebilir. Cebri icra ve açık arttırma yolu ile yapılan satışlar sonucu bir taşınmazın satın alınmasında bile, Medeni Kanun’un 1024. maddesine dayanılarak tescilin yolsuzluğuna ilişkin dava açılabilir.

Taraflar arasında görülen davada, davacı, maliki bulunduğu 1313 ada, 36 parsel sayılı taşınmazın, davalı (O)’ya ihale işleminin hile ve sahtecilikle; bunun da damadı diğer davalıya satışının, danışık hukuksal nedenleriyle illetli olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

Mahkemece verilen, davanın reddine ilişkin karar, yasal süresi içerisinde duruşmalı inceleme yapılması isteği ile davacı vekili tarafından temyiz edilmekle gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı, eniştesi olan davalı (O)’ya sahte alacak belgesine dayanarak, hakkında icra takibine geçtiğini, gösterdiği sahte adrese çıkarılan tebliğlerin, sahte imza karşılığında kabulünü sağlamak suretiyle, takibi kesinleştirdiğini ve yapılan ihaleye katılarak, takipteki alacağa karşılık, dava konusu taşınmazı satın aldıktan ve adına sicil oluştuktan sonra, durumu bilen veya en azından bilebilecek konumda olan diğer davalı damadına danışıklı bir biçimde temlik ettiğini, haklarında açılan hukuk ve ceza davalarının devam ettiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.

Savın ileri sürülüş biçimi ve içeriğine nazaran, davada kademeli olarak yolsuz tescil ve danışık hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Danışık kurumu, Borçlar Yasasının 18. maddesinde hükme bağlanmıştır.

Yolsuz tescil ise, Medeni Kanun’un 1024. maddesinde düzenlenmiş olup bunu kısaca, yasanın öngördüğü yönteme uymadan yapılan hukuki işleme dayanılarak oluşturulan sicil olarak tanımlamak mümkündür. Kural olarak kötü niyetle taşınmaz edinme savları, tanıkla kanıtlanabilir ve bu konuda her türlü kanıt gösterilebilir. Öte yandan, HGK.’nun, 19.1.1955 gün, 1/4-17 sayılı kararında açıkça vurgulandığı üzere, cebri icra yoluyla ve açık artırma suretiyle yapılan satışlar sonucu, bir taşınmaz malın satın alınmasında dahi, Medeni Yasanın 1024. maddesine dayanılarak tescilin yolsuzluğuna ilişkin dava açılabilir. Oysa yerel mahkemece tanıklar dinlenmemiş, konuya ilişkin icra takip, Asliye Ceza, Ağır Ceza ve Asliye Hukuk Mahkemelerindeki dava dosyaları getirtilmemiş ve değerlendirmeye tabi tutulmamıştır.

Hal böyle olunca, yanların tüm kanıtları toplandıktan sonra, birlikte değerlendirilerek, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilmek, varolan kanıtların değerlendirilmesinde ve uyuşmazlığın nitelendirilmesinde yanılgıya düşülmek suretiyle, yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 23.05.1989 T. 2370 E. 6436 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder