Paylı Mülkiyette Geçit Hakkı ve Geçit Davası

Paylı Mülkiyette Geçit Hakkı ve Geçit Davası1- 4721 sayılı Medeni Kanun’un 693/3. maddesi ile paylı mülkiyete tabi bir taşınmaz lehine paydaşlardan her biri tek başına geçit hakkı tesisi için dava açabilir.

2- Geçit hakkı bir zorunluluğu gidermeyi amaçladığından zorunluluğu karşılayacak genişlikte tesisi gerekir.

3- Tayin edilen geçit bedelinin mahkeme veznesine veya gösterilecek tevdi mahalline depo edilmesi sağlandıktan sonra kararın kesinleşmesiyle aleyhine geçit kurulan davalıların bu parayı alabileceklerini açıklayacak biçimde hüküm kurulmalıdır.

Dava; geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir. 939 parsel sayılı taşınmazın müşterek paydaşları olan davacılar, taşınmazları lehine, davalılara ait 938 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit hakkı kurulmasını istemişlerdir.

Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiş, hükmü; kendi adına asaleten tereke mümessili sıfatıyla da diğer davalıları temsilen davalı A.K. temyiz etmiştir.

Lehine geçit hakkı kurulan 939 parsel sayılı taşınmazın müşterek paydaşlarından davacı İ.Y. yargılama sırasında davasından feragat etmiş, davaya diğer paydaş A.Ö. devam etmiştir.

1.1.2002 tarihinde yürürlükten kalkmış olan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 671. maddesinin uygulanması döneminde arzi irtifak olması nedeniyle geçit davalarında leh ve aleyhinde geçit kurulacak taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması öngörülmekte iken, 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 693/3. maddesiyle “Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir.” hükmünün getirilmiş olması, aynı yasanın zorunlu geçidi düzenleyen 747. maddesinin gerekçesinin son fıkrasında da; “Maddenin 1. fıkrasında kullanılan (malik) deyimi paylı mülkiyetteki pay sahiplerini de içerecek genişliktedir. Paylı mülkiyette paydaşlardan birinin zorunlu geçit isteminde bulunması, diğer paydaşların yararına ve paylı mülkiyetin kullanılabilirliğini artıran bir tasarruftur. Bu nedenle bu koşullarda paylı mülkiyette, paydaşlardan her biri de bu hükümden yararlanabilecektir.” denilmiş bulunması nedenleriyle, bu hükümler de lehe olduğundan paylı mülkiyet sahibi davacı A.Ö.’nün tek başına davaya devam edebileceğinin kabulü gerekmiş, bu sebeplerle eldeki davada paydaşlardan birinin feragatine rağmen davaya devam edilerek işin esasına girilmesinde bir usulsüzlük görülmemiştir.

Ne var ki; leh ve aleyhine geçit kurulacak taşınmazlar tarla niteliği ile tapuda kayıtlıdır. Taşınmazların bu özelliği itibariyle nihayet bir aracın geçeceği genişlikte (emsallerine göre 2,5-3 metre) geçit hakkı kurulmasına karar vermek gerekirken, nedeni de gösterilmeden 4 metre genişlikte geçit hakkı kurulması doğru görülmemiştir.

Öte yandan tayin edilen geçit bedelinin ne zaman ve ne şekilde ödeneceği de hüküm yerinde gösterilmemiştir. Bu haliyle hükümde taraflara tahmil ve bahşedilen haklar infazda kuşku uyandırmayacak derecede açık ve kesin değildir. Bu belirsizlik aleyhine geçit kurulan taşınmaz maliklerinin zarar görmesine yol açabilecek türden olup, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388 ve 389. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır. Tayin edilen geçit bedelinin mahkeme veznesine veya gösterilecek ve tevdi mahalline depo edilmesi sağlandıktan sonra kararın kesinleşmesiyle aleyhine geçit kurulan davalıların bu parayı alabileceklerini açıklayacak biçimde hüküm kurulmalıdır. Hükmün BOZULMASINA, (YHGK. 07.05.2002 T. 14-3187 E. 3559 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder