Satış Vaadi Sözleşmesine Dayanarak, Satılan Gayrimenkulün Bedelini İsteme Davası

Satış Vaadi Sözleşmesine Dayanarak, Satılan Gayrimenkulün Bedelini İsteme DavasıTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Dava, noterlikçe düzenlenen re’sen satış vaadi senedi ile davalıların satışında vaat ettikleri müşterek murislerinden kendilerine intikal edecek taşınmaz payının, davacı adına kayıt ve tescili isteğine ilişkin olarak açılmış, fakat sonradan satış vaadine konu paylar şüyuun izalesi davası sonucu satıldığından tescil isteğinin yerine getirilmesine imkan kalmadığı öne sürülerek, satış bedelinden davalılara isabet eden paranın tahsili isteği olarak ıslah edilmiştir.

Mahkemece, satış vaadi sözleşmesinin yerine getirilmesi olanaksız hale geldiğinden gayrimenkulün davalıya devri söz konusu edilmeyeceği ve aynı nedenlerle satış bedelinin de tahsili olanaksız olduğu gerekçesi ile davacının satış bedeli olarak davalılara ödediği 13.000 liranın davalılardan alınmasına, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmiştir.

Davalıların ileride yapılacak taksim sonunda kendi üzerlerine geçecek olan taşınmaz payının satışını vaat etmeleri, kişisel borç doğuran bir sözleşme olarak geçerlidir. Mahkemece de kabul edildiği gibi, satışı vaat edilen taşınmaz payları, davacı adına tescil edilmeden şüyuun izalesi davası sonunda üçüncü bir kişiye satılmış olduğundan, satış vaadi sözleşmesisin yerine getirilmesi imkansız hale gelmiştir. Olayda uygulanması gereken Borçlar Kanununun 117. maddesi (Türk Borçlar Kanunu madde 136) gereğince kusursuz imkansızlıkta borçlu borcundan kurtulur, karşı edimi isteme hakkını kaybeder ve aldığını geri vermekle yükümlü olur. Fakat borçlu kusuru olmadan imkansız hale gelen edimin yerini tutan bir menfaat elde etmiş ise alacaklı bu değerin kendisine devrini isteyebilir. Olayda, davalıların mal varlıklarına satışını vaat ettikleri paylar yerine bu payların parası, başka ifade ile payların ikame değeri girmiştir. O halde davacı payların kendisine geçirilmesi yerine bunların değerinin kendisine verilmesini isteyebilir.

Mahkemece, açıklanan yönler gözetilmeden satış vaadi senedinde yazılı satış bedelinin ödetilmesine karar verilmesi bozmayı gerektirir.

Kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, (Y.13.HD. 22.03.1983 T. 982/8322 E. 983/2048 K.)

ÖZET: Davalıların ileride yapılacak paylaşma (taksim) sonunda kendi üzerlerine geçecek olan taşınmaz payının satışını vaat etmeleri kişisel borç doğuran bir sözleşme olarak geçerlidir.

Satış vaat edilen taşınmaz payları davacı adına tescil edilmeden şüyuun izalesi davası sonunda üçüncü bir kişiye satılmış olduğundan satış vaadi sözleşmesinin yerine getirilmesi imkansız hale gelmiştir.

Borçlu kusuru olmadan imkansız hale gelen edimin yerini tutan bir menfaat elde etmiş ise alacaklı bu değerin kendisine devrini isteyebilir. (818 sayılı Borçlar Kanunu madde 117) (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 136)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder