Trampanın Karşılıksız Olması Sebebiyle İptali – Tescil Davası

Trampanın Karşılıksız Olması Sebebiyle İptali - Tescil DavasıBir kimsenin kendisine ait olmaysan şeyi, kendisininmiş gibi göstererek satması veya trampa etmesi Borçlar Kanunu’nun 28 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 36) maddesindeki hileyi oluşturur ve hile çerçevesinde inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmek gerekir. Trampanın söz konusu edildiği hallerde Borçlar Kanunu’nun 233. maddesinin de göz önünde tutulması gerekir.

Davacı, dava konusu 611 ada 85 parsel sayılı taşınmazının mülkiyetinin iki adet otomobil ile trampa yapılarak davalı tarafa aktarılmasından sonra; otomobillere, sahte işleme başvurulup yurda sokulduklarının anlaşıldığından bahisle, İzmir Mali Polisince el konulduğunu, bundan ötürü de otoların trafik kayıtlarının adına oluşturulamadığını bildirmiş; tapu kaydının iptalen ve tashihen kendi üzerine döndürülmesini (tescilini) istemiştir.

Gerçekten, dava dilekçesinde yanlar arasındaki hukuki ilişkinin, trampaya ve özellikle trampanın karşılıksız kalmasından ötürü satışın bozulması gerekeceği vakıasına dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, ileri sürülen delillerin tümü birlikte değerlendirildiği takdirde; davacı tarafın hile iddiasında da bulunduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bilindiği üzere, maddi vakıaları bildirmek yanların; bildirilen vakıalara uygun kanun hükmünü re’sen bulmak ve uygulamak ise hakimin görevidir (HUMK. m. 76).

Kuşkusuz, bir kimsenin gerçek anlamda kendisine ait olmayan şeyi kendisine aitmiş gibi göstererek satmaya ya da başka bir şey (mal) ile trampaya kalkışması ve bu işlemleri de şeklen gerçekleştirmiş olması, Borçlar Kanunu’nun 28. maddesinde ifadesini bulan hileyi oluşturur. Anılan hükümle düzenlenen hile; bir kimsenin gerçek durumu bilmesi halinde kabul etmeyecek olduğu bir şeyi kabul etmesine, diğer bir kimse tarafından sebebiyet verilmesidir, denerek tanımlanmaktadır (S. OLGAÇ: Borçlar Kanunu, Cilt 1, sh. 134). Ayrıca, hileli işleme üçüncü bir şahsın yol açabileceği de yine aynı yasa hükmünde öngörülmüştür. Hal böyle olunca, iddia ve savunmanın hile çerçevesinde incelenip sonucuna bağlanmasında zaruret vardır. Bunun yanı sıra, olayın trampa açısından ele alınıp değerlendirilmesi de göz ardı edilmemelidir. Her ne kadar tapudaki işlem satış şeklinde yapılmış ise de, aslolan, sözleşmenin gerçekleştiriliş biçimi değil, sözleşmeden beklenen gerçek maksattır (Medeni Kanun madde 18. Gerçek maksadın trampaya yönelik olması da, buna (trampaya) ilişkin hükümlerin gözetilmesini haklı kılar.

Borçlar Kanunu’nun trampayla ilgili 233. maddesinde “Trampa suretiyle aldığı şey yedinden zapt olunan yahut onu ayıbından dolayı reddeden taraf, muhayyerdir; dilerse zarar ve ziyan diğer tarafa tazmin ettirir, dilerse vermiş olduğu şeyi istirdat eder” hükmüne yer verilmiştir.

O halde, açıklanan ilkeler dikkate alınarak tarafların (tanık dahil) tüm delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi gerekirken; olayda tanık dinlenemeyeceği gerekçesiyle deliller toplanmadan yemin hakkının hatırlatılıp kullandırılması suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddedilmesi doğru değildir.

Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 20.06.1991 T. 3747 E. 8177 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder