Satış Vaadi Sözleşmesine Dayanarak Tescil İstemek – Tescil Davası

Satış Vaadi Sözleşmesine Dayanarak Tescil İstemek - Tescil DavasıDavacının resmi satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığı 10.000 m2’lik taşınmazın yüzölçümünün, daha sonra aynı yere ilişkin olarak yapılan harici sözleşme ile 8.000 m2 ’ye indirildiği, davacının satış vaadi sözleşmesine dayanarak bu 8.000 m2’lik yerin ifrazen, olmadığı takdirde tekabül ettiği hissenin tescilini istediği, ancak 8.000 m2’lik kısmın ifrazının mümkün bulunmadığı anlaşıldığına göre; noter senedi davanın dayanağını teşkil etmeye devam edeceğinden ve “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince pay tescili suretiyle davanın kabulüne karar verilmelidir. (818 sayılı Borçlar Kanunu madde 11/2, 213) (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 12, 237)

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.1.1998 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 3.3.1999 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.

Davacı, 11.6.1980 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile krokide gösterilen 10.000 m2 yeri davalıdan satın aldığını, daha sonra aralarında yaptıkları harici sözleşme ile alınan yeri 8.000 m2’ye düşürdüklerini, bedelini ödediğini, satın aldığı yerin ifrazen, olmazsa 8.000 m2 yerin pay tescili suretiyle adına tescilini istemiştir. Mahkeme, 11.6.1980 tarihli satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğunu ancak eki krokide belirlenen yerin ifrazının mümkün olmadığından ifraz istemine yönelik talebin reddine, pay tescilinin ise taraflar arasında daha sonra yapılan harici sözleşme ile satılan yerin (8.000 m2 yer) ve miktarının indirildiğini, tapulu yerin harici satışının geçerli olamayacağını belirterek davayı red etmiştir. Hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.

Davada asıl dayanak 11.6.1980 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesidir. Alıcı resmi sözleşme ile krokide belirlenen 10.000 m2 yeri satın almıştır. Bu yerin ifrazen tescilinin mümkün olmadığı dosya içindeki delillerden anlaşılmaktadır. Bu durumda pay tescili yoluna gidilmelidir. Nitekim davacı ifraz olmazsa, daha sonra satıcı ile aralarında düzenledikleri ve aynı yere ilişkin olan senede dayanarak 8.000 m2 yerin tekabül ettiği hisseyi talep etmiştir. Resmi senetle satışı yapılan 10.000 m2 yerin daha sonra taraflar arasında düzenlenen harici senetle 8.000 m2,ye indirilmesi, ilk resmi senedi ortadan kaldırmaz. Noter senedi davanın hukuki dayanağı olmaya devam eder. Diğer taraftan “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince satın alan, aldığı miktardan daha az bir miktarı da isteyebilir.

Bu nedenle pay tescili suretiyle davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı gerekçelerle reddi doğru görülmemiştir. Hükmün BOZULMASINA, (Y.14.HD. 21.10.1999 T. 5373 E. 7025 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder