Beklemeli Zilyetlik ve Zilyetliğin Def’i – El Atmanın Önlenmesi Davası

Beklemeli Zilyetlik ve Zilyetliğin Def'i - El Atmanın Önlenmesi Davası1- Taşınmazın bulunduğu çalışma alanında henüz kadastro faaliyeti başlamamış olsa dahi, kadastro bölgesinde kadastro çalışmaları başlamış ise zilyet, zilyetliğini def’i olarak kendisine karşı açılmış el atmanın önlenmesi davasında ileri sürülebilir ve iddia (dava) olarak da ileri sürülebilir.

2- Haricen satın alınan taşınmazda zilyet, bayilerinin zilyetliğini kendi zilyetliğine ekleyebilir. (Medeni Kanun madde 447) (3402 sayılı Kadastro Kanunu madde 33/son)

Taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Doğanhisar Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 20.12.1990 gün ve 44-334 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzereni Yargıtay 1 Hukuk Dairesinin 24.101991 gün ve 6354-12023 sayılı ilamiyle;

… Dava, tapulu taşınmaza el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Dayanak tapu kaydının dava konusu yere ait olduğu, haricen davalıya satıldığı, buna ilişkin seneden de çekişmeli taşınmaza uyduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Öte yandan, Doğanhisar kadastro bölgesidir. Ancak, çekişmeli taşınmazın, davalıya haricen satıldığı, 21.7.1988 tarihi ile davanın açıldığı (6.3.1990) tarih arasında 3402 sayılı Yasanın 13/B-b maddesinde öngörülen süre geçmemiştir. O halde, kayda üstünlük tanınarak harici satışın geçersizliği dikkate alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle davanın reddedilmesi isabetsizdir… gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararanının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, tapulu taşınmaza el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.  Davalı çekişmeli taşınmazı kayıt malikinin mirasçılarından satın aldığını, bayii ve birleşen eklemeli zilyetliği itibariyle davacının tapusunun hukuki değerinin kalmadığım savunmuştur.

Dava konusu taşınmazın, davacının kök murisi dedesi Hidayet adına tapuda kayıtlı olduğu, onun 60 yıl kadar önce ölümünü takiben mirasçıları arasında yapılan rızam taksim sonucu bu yerin payı karşılığı davacının babası Osman’a bırakıldığı tartışmasızdır. Osman’ın ise tasarrufunda bulunan taşınmazı 1978 yılında davacının kardeşleri bulunan çocuklarından Hidayet ve İsmail’e satıp zilyetliğini devrettiği, davalının da bu yeri 1988 yılında noter senedi ile Hidayet ve İsmail’den satın aldığı ve o tarihten beri de tasarrufta bulunduğu anlaşılmıştır.

Dava konusu taşınmaz henüz kadastro tespiti görmemiş ise de, içerisinde bilindiği Doğanhisar İlçesinde kadastro faaliyetleri başlamış durumdadır. Bilindiği üzere kadastro çalışmalarına başlanan bölgelerde dava edilen yer tespit görmemiş olsa bile Kadastro Kanunu’nun mülk edinmede zilyet lehine tanıdığı haklar, iddia ile bir dayanağa tutunabileceği gibi aleyhine açılan davalarda da zilyet tarafından def’i ileri sürülebilir. Kadastro Yasasının en belirgin amaçlarından birisi de tapu dışı işlemlerin tasfiyesini sağlamaktır. Bu kabulün sonucu olarak da davacı tapu dışı yolla iktisap ettiğini ileri sürdüğü çekişmeli taşınmazda bayiin zilyetliğinin de kendi zilyetlik süresine eklenmesini isteyebilir. Olayda da, dava tarihi itibariyle eklemeli zilyetlik yoluyla 3402 sayılı Yasanın 13/B-b maddesinde ön görülen koşullar davalı yararına gerçekleşmiştir. Bu durumda mahkemece, mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın reddedilmiş olması doğrudur. O halde usul ve Yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, (YHGK. 16.09.1992 T. 1-395 E. 467 K.)

Kadastro Kanunu madde 13/B;

Kayıt sahibi veya mirasçılarından başkası zilyet bulunuyorsa;

a) Kayıt sahibi veya mirasçılarının kadastro teknisyeni huzurunda muvafakatları halinde zilyet adına,

b) Zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına,

c) (Değişik: 3/5/2012-6302/4 md.) Kayıt sahibinin yirmi yıl önce gaipliğine hüküm verilmiş veya tapu sicilinden malikin kim olduğu anlaşılamamış ise çekişmesiz ve aralıksız yirmi yıl müddetle ve malik sıfatıyla zilyet bulunan kimse adına tespit olunur.

Noter tarafından tespit ve tevsik edilen muvafakat beyanı veya düzenlenen satış vaadi senedi teknisyen huzurunda yapılmış muvafakat sayılır.

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder