Elbirliği ile Mülkiyette Pay Kullanım Problemi – El Atmanın Önlenmesi Davası

Elbirliği ile Mülkiyette Pay Kullanım Problemi - El Atmanın Önlenmesi DavasıTapulu taşınmaza ilişkin olarak, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenmesi davalarında, öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık Medeni Kanun’un paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. (Medeni Kanun madde 688)

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan el atmanın önlenmesi ve kal davasının yapılan yargılamasında, Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, paydaşın, paydaş aleyhine açtığı el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, taraflar çekişmeli yeri de içeren 23.342 m2’lik (344 parsel sayılı) ana kadastral parselde paydaştırlar. Tarafların dışında pek çok paydaş daha bulunmaktadır. İddianın ileri sürülüş biçimine ve savunmanın içeriğine göre uyuşmazlık, çekişmeli yerin taraflardan hangisinin payına isabet ettiği noktasından kaynaklanmaktadır, öyleyse bu konuda hükme yeterli bir soruşturmanın yapılmasında zaruret vardır.

Bilindiği üzere paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği ile mülkiyette dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan paydaş aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şüyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere Medeni Kanun’un 706, Borçlar Kanunu’nun 213, TK.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “akde vefa” kuralının yanında Medeni Kanun’un 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.

O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmak, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Kanun’un paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.

Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeleri kapsar biçimde, soruşturmanın yeniden keşif yapılmak suretiyle tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 27.09.1999 T. 8435 E. 8866 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder