Murisin Gizli Bağışta Bulunması – İptal Davası

Murisin Gizli Bağışta Bulunması - İptal Davası1- Muris muvazaasının ancak tapulu taşınmazların muvazaatemliklerinde uygulama olanağı vardır.

2- Murisin aslında borçlanmadığı halde borçlanmış gibi gösterip davalı yararına ipotek tesis etmesi halinde, para bağışı veya borç ikrarı şekil koşuluna bağlı olmadığından geçerlidir. Koşulları varsa tenkis veya iadeye konu olabilir. (Medeni Kanun madde 560, 669)

Davacı, çekişmesiz taşınmazların tapu kayıtları üzerine konulan ipoteklerinin muvazaalı olarak tesis edildiğini ileri sürerek iptalini istemiştir. Davalı taraf, davacının murisine vermiş olduğu borç paraların teminatı olarak ipotek konulduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ipoteğin muvazaalı olarak tesis edilmiş olduğu kanaatiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki miras bırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar görünürdeki satış sözleşmesinin muvazaalı (danışıklı) olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilirler. Bu kuralın, muris muvazaası davalarının başlıca dayanaklarından sayılan 01.04.1974 gün 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıkça belirtildiği üzere; ancak tapulu taşınmazların muvazaalı temliklerinde uygulanma olanağı vardır. Oysa somut olayda bir alacak hakkının güvencesi olarak ipotek tesis edilmiştir. Daha açık bir söyleyişle miras bırakan davalıya borçlanmış ve davalının alacağının güvencesi olarak taşınmazı üzerine ipotek konmasına razı olmuştur. Her ne kadar ipotek hakkı “mülkiyetten gayri ayni haklar” gurubuna giren bir hak olup, tesisi resmi şekle bağlı ise de, varolan veya ileride doğacak alacak hakkının güvencesi olarak tesis edilir ve varlığı esas kişisel hakkın (borcun) varlığına sıkı sıkıya bağlıdır.

İddianın açıklanan içeriğine göre miras bırakan aslında borçlanmadığı halde, borçlanmış gibi gösterip davalı yararına ipotek tesis etmiştir. Bir an için miras bırakanın olmadığı bir parayı almış gibi göstermek suretiyle davalının mal varlığında bir artış meydana getirdiği ve bir anlamda davalıya para bağışında bulunduğu kabul edilse dahi, borç ikrarı veya para bağışı hiçbir şekil koşuluna ve kısıtlamaya bağlı değildir. Olsa olsa yasada öngörülen koşulların varlığı halinde saklı pay sahibi mirasçıların Medeni Kanun’un 502 ve devamı maddeleri uyarınca tenkis veya 669. maddesine göre mirasta iade davası açma yollarına başvurma hakları vardır. Esas kişisel hak geçerli olunca bunun teminatı olarak kurulan ipotek hakkının geçersizliğinden söz edilemez. Davada söz konusu İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 18.10.1993 T. 8180 E. 2265 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder