Taşınmaz Bedelinin Yüksek Tutulması – Önalım Davası

Taşınmaz Bedelinin Yüksek Tutulması - Önalım DavasıÖnalım davasında, hukuksal sebebi, önalım hakkının kullanılmasına cevaz veren satış olayı oluşturur. Bu nedenle tapuda gösterilen değerin muvazaalı olduğu ileri sürülerek açılan ve retle sonuçlanan önalım davası, tapuda belirtilen değeri kabul eden ikinci önalım davası için kesin hüküm oluşturur.

Taraflar arasındaki şufa davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (İstanbul Onuncu Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın kabulüne dair verilen, 25.12.1985 gün ve 1985/472-658 sayılı kararın incelenmesi, davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Altıncı Hukuk Dairesi’nin, 23.9.1986 gün ve 1986/7704 10183 sayılı ilamı ile;

… Davacı, tapuda gösterilen satış bedeli üzerinden şufalı payın iptali ile kendi adına tescilini istemiştir. Şufalı payın satışı, 13.2.1984’de yapılmıştır. Davalının, şufa haklarının kullanmalarını temin için, davacılara gönderdiği ihtar üzerine davacılar, 1.3.1984 tarihinde, gerçek satış bedeli 6.000.000 lira üzerinden, şufa haklarını kullanacakları yönünden, iradelerini davalı şirkete bildirmişler ve 9.3.1984 tarihinde birinci şufa davasını açmışlardır. O davada; davacılar, gerçek satış bedelinin 6.000.000 lira olduğunu, muvazaalı olarak tapudaki satış bedelinin 10.000.000 lira olarak gösterildiğini iddia etmişlerdir. Ancak, açtıkları bu davayı takip etmemişler, davayı davalı taraf yürütmüş, davacıların gıyabında dava ispat edilemediğinden reddedilmiş, Yargıtay’ca da onanarak kesinleşmiştir. Davacılar; temyiz dilekçelerinde, tapuda gösterilen satış bedeli üzerinden şufa haklarının kullanılıp kullanılmadığı hususunun sorulmadığını, bu bakımdan red kararı onanmakla ileri sürülen bu husus dairemizce bozma sebebi sayılmamıştır. Redde ilişkin kararın kesinleşmesini müteakip davacılar bu kez, 24.10.1985 tarihinde, tapuda gösterilen 10.000.000 lira satış bedeli üzerinden önalım haklarının tanınması istemiyle bu davayı açmışlardır. Mahkeme, davayı kabul etmiştir. Davalı vekili, kesin hüküm bulunduğundan bahisle, hükmün bozulmasını istemiştir. Bütün sorun, olayda kesin hükmün bulunup bulunmadığı hususunda toplanmaktadır. Kesin hükmün şartları, HUMK.nun 237. maddesinde gösterilmiştir. Bunlar; davanın konusunun, dava sebeplerinin ve tarafların aynı olması halleridir.

Redle sonuçlanan birinci dava ile ikinci davada, bu üç koşul ayniyet arz etmektedir Birinci dava, ispat edilemediği için red olunmuştur. İspat edilemeyen ve retle sonuçlanan da kül halinde şufa davasıdır. Şufa bedelinde muvazaa, o davanın içinde bir bölümü oluşturmaktadır. O davadaki taraf, davayı takip etseydi, muvazaa iddiasının ispat edilememesi halinde, tapudaki satış bedeli üzerinden önalım hakkının tanınmasını isteyip, önalım bedelini depo etseydi davası kabul edilecekti. Davacılar davayı takip etmemişler, davalının takibi üzerine dava yürütülmüş, davacılar gıyaba düşmüş, muvazaa iddiası değil kül olarak şufa davası reddedilmiştir. Bu bakımdan, birinci davanın reddine ilişkin bu karar, ikinci dava için kesin hüküm teşkil eder. Kesin hükmün varlığı halinde, ikinci davanın dinlenme olanağı yoktur. Bu hususlar nazara alınarak, davanın reddine karar verilmek gerekirken, aksi görüş ve düşünceyle davanın kabulü, usul ve kanuna ispatıdır… gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek, direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, gereği görüşüldü;

Davacı, daha önce davalı aleyhine şufa davası açmış, tapuda gösterilen değerin muvazaalı olduğu iddia etmiş, bu konudaki davası, muvazaanın ispat edilmemesi nedeniyle reddedilmiştir. Bu defa açtığı şufa davasında, tapuda gösterilen değeri kabul ettiğini belirtmiş, davası kabul edilmiştir. Mahkeme, birinci davanın muvazaaya; İkincinin gerçek değere dayandığı ve hukuki sebeplerinin farklı olduğu gerekçesiyle, kesin hüküm koşullarının gerçekleşmediğini benimsenmiş ise de, şufa davasında hukuki sebebi, önalım hakkının kullanılmasına cevaz veren satış olayı oluşturur. Taraflar ve dava konusu taşınmazla, şufa hakkının kullanılmasına cevaz veren satışta ayniyet bulunduğuna göre, olayda kesin hüküm koşulları gerçekleşmiştir. Muvazaayı ispat edemeyen davacı, o davada tapudaki değeri kabul zorunda idi. Bu nedenlerle, davanın kesin hüküm sebebiyle reddi gerekirken kabulü, usul ve yasaya ispat olup, bozmayı gerektirir.

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının, Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, (YHGK. 03.07.1987 T. 64 E. 596 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder