Tehlike Korkusuyla İmzalanan Sözleşmenin Bağlayıcılığı – Alacak Davası

Tehlike Korkusuyla İmzalanan Sözleşmenin Bağlayıcılığı - Alacak Davasıİki tarafa borç yükleyen sözleşmeler, serbest ve sağlıklı irade ürünü bulunmaları halinde tarafları bağlar. Karşı tarafın uyandırdığı tehlike korkusu ile hiç arzu etmediği bir belgeyi imzalayan kişi, o belge ile bağlı olmaz. Bunun için bu yoldaki beyanının karşı tarafa ulaşması yeterlidir.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.5.1987 gün ve 1984/1210-1988/335 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2.5.1988 gün ve 1987/2906-1988/1720 sayılı ilamı ile;

… Davacı yapımını üstlendiği Orhangazi 48 parseldeki davalı şirkete ait idari bina, hava ayırma ünitesi ana fabrika binası yol ve stok sahaları inşaatından dolayı alacaklı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 1.125.000 TL’nin ödetilmesini dava etmiştir. Davalı vekili cevabında 24.3.1983 T.li tasfiye kesin hesabının davacı tarafından itirazsız imzalandığını ayrıca 7.4.1983 T.li ibranamede başka alacağın kalmadığını bildirdiğini savunmuştur.

Olayda çözümlenmesi gereken husus davacının iddia ettiği gibi tasfiye kesin hesabının ve 7.4.1983 T.li ibranamenin gerçekten ikrah sonucu olarak düzenlenip düzenlenmediğinin saptanmasıdır.

Bilindiği üzere iki tarafa borç ve alacak yükleyen sözleşmeler serbest ve sağlıklı irade ürünü bulunmaları halinde tarafları bağlayıcı bir nitelik kazanır. Taraf iradesini olumsuz yönde etkileyen ikrah, bir kişiye ötekinin yasada öngörülen şekil ve nitelikte davranışlarda bulunarak istemediği bir belgeyi imzalamaya zorlamasıdır. Diğer bir deyimle ikraha uğrayan kişi, karşı tarafın uyandırdığı tehlike korkusu ile hiç arzu etmediği bir belgeyi istemeyerek imzalamak durumuna düşmüştür. İşte bu gibi durumlarda ikraha uğrayan kimsenin yaptığı sözleşme ile bağlı olamayacağı ve akdi ifa etmemek kararını diğer tarafa beyan etmesi halinde ikraha konu edilen belgenin veya sözleşmenin bağlayıcı yönü kalmayacaktır. Bunun için beyanın karşı tarafa ulaşmış olması yeterlidir.

Olayda davacı gerek tasfiye kesin hesabını, gerekse 7.4.1983 T.li ibranameyi imza etmedikçe istihkakın kendisine ödemeyeceği tehdidi altında kaldığından ve müzayaka halinde kalarak anılan belgeleri imza ettiğinden ikrah sonucu iradesinin zedelendiğinin (fesada uğradığı) kabulü edilir.

Gerçekten davacı sözü edilen belgeleri imza etmeden bir gün önce notere müracaat ederek, davalı şirketin bu belgeleri imza etmediği takdirde alacağını ödemeyeceği hususunda baskı yaptığını, henüz maliyetini bilmediği ve kendisinin istihkak ödemek için imzalanmasını şart koştukları ibranameyi de tıpkı tasfiye hak ediş hesaplarında olduğu gibi imzalamaya zorladıklarını, mali durumu bozuk olup bu şekilde hareket etmemesi halinde daha da ağırlaşacağını ifade etmiş ve bu konuda noterde ifade tutanağı düzenlenmiştir. Bundan sonra davacı 1 yıllık hak düşürücü süre sona ermeden davalı şirkete gönderdiği 28.2.1984 T.li ihtarnamede sözü edilen tasfiye kesin hesabı ve ibraname ile bağlı olmadığını bildirmiştir.

Görülüyor ki, olayda ikrah durumunun tüm maddi ve yasal koşulları gerçekleşmiş bulunmaktadır. O halde mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesine ait raporda tespit edilen istihkakın taleple bağlı kalınarak ödetilmesine karar verilmelidir. Mahkemenin bu yönleri gözden kaçırarak yazılı gerekçelerle davanın reddine karar vermesi yanlıştır… gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve tek taraflı irade beyanı ile bozucu yenilik hak doğuran ihtarnamenin muhatabına ayrıca tebliğine dahi lüzum olmamasına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı BOZULMALIDIR. (YHGK. 17.05.1989 T. 15-269 E. 363 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder