Vakıf Şerhinin Kaldırılması ve Taviz Bedeli – Tazminat Davası

Vakıf Şerhinin Kaldırılması ve Taviz Bedeli - Tazminat Davası2762 sayılı Yasanın 29. maddesinde öngörülen, vakıf hakkının ivaza dönüşmesi olgusuna dayalı bir işlemin mevcut olmadığı, aynı Yasanın 27. maddesine göre işlem yapıldığı anlaşıldığından, ödenmesinde gecikilen taviz bedeline ilişkin faiz alacağının, yasal faiz oranı üzerinden hesaplanması gerekir. (7762 s. VAK. m. 27, 28, 29)

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, dava dışı İ…. Büyükşehir Belediyesinden ihale yoluyla satın aldığı 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında vakıf şerhi bulunması nedeniyle ve ihale şartnamesindeki açık hükümden dolayı, satış bedeli üzerinden yasal %50 oranındaki taviz bedelini ödediğini, ancak davalının sonradan gönderdiği 27.3.1996 günlü yazıyla, daha önce Büyükşehir Belediyesine taviz bedelinin ödenmesi konusunda verilen sürede ödeme yapılmaması nedeniyle işleyen 41.001.525.000 TL. fazla para aldığının anlaşıldığını ileri sürerek, bu miktarın faiziyle birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, taviz bedelinin bir amme alacağı niteliğinde bulunması nedeniyle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da öngörülen oranda faiz uygulandığını, ödemenin de serbest iradeyle yapıldığını savunarak davanın reddine istemiştir. Mahkemece taviz bedeli alacağına 6183 sayılı Yasa çerçevesinde faiz istenebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının 26.12.1995 günlü ihale sonucunda dava dışı İ…. Büyükşehir Belediyesinden satın aldığı 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında vakıf şerhinin bulunduğu, satış işleminden önce belediyenin bu şerhin silinmesini istemesi üzerine, davalı idarece yasal prosedür uygulanarak taşınmazın kıymet takdirinin yaptırıldığı ve belirlenen değer üzerinden tahakkuk ettirilen 39.615.000.000 TL. taviz bedelinin, satış şartnamesindeki hüküm nedeniyle davacı alıcı tarafından ödendiği ancak davalının sonradan davacıya gönderdiği 27.3.1996 günlü yazıyla önceki malike yapılan tebligat tarihi ve verilen ödeme süresi itibariyle 6183 sayılı Yasada öngörülen faiz oranı üzerinden hesaplanan 41.001.525.000 TL. işlemiş faiz tutarını da davacıdan istediği ve davacının bunu 20.6.1996 günü ödediği toplanan delillerden açıkça anlaşıldığı gibi bu yönler taraflar arasında uyuşmazlık konusu da değildir. Uyuşmazlık açıklanan bu olgular ve hukuksal durum çerçevesinde davalı idarenin istenmesinde gecikilen taviz bedeline 6183 sayılı Yasada öngörülen oranlarda faiz istemesinin mümkün bulunup bulunmadığı noktasındadır. Uyuşmazlığın, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerekeceği açıktır. Anılan Yasanın 4103 sayılı Yasa ile değişik 27. maddesinde vakıf taşınmazların mülkiyetlerinin kıymet takdir komisyonlarınca takdir edilecek rayiç bedelin yüzde ellisi oranındaki taviz bedeli karşılığında mutasarrıfına geçirileceği, 28. maddesinde ise bu bedelin taksitlendirilmesi durumunda taksitler için yasal faiz yürütüleceği öngörülmüştür. Yasanın 29. maddesinde ise, 10 yıl içinde bu yasa hükümlerine göre taviz bedeli ödenmek suretiyle vakıf kaydı terkin edilmeyen taşınmazlarda mülkiyetin kendiliğinden mutasarrıfa geçeceği vakfın hakkının ivaza dönüşeceği ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün hesaplanacak tavizlerle vaktinde ödenmeyen taksitleri Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre tahsil edebileceği açıklanmıştır. Değinilen bu yasa hükümleri çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, davalı idarenin kıymet takdirini ve bunun üzerinden taviz bedeli tahakkukunu, Yasanın 29. maddesinde öngörülen şekil ve esaslara göre değil, önceki malik belediyenin başvurusu üzerine ve 27. maddede belirtilen şekilde yapmış bulunduğu eş söyleyişle yasada öngörülen 10 yıllık sürenin sonunda gerçekleşeceği açıklanan vakıf hakkının ivaza dönüşmesi olgusuna dayalı bir işlemin mevcut olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davalının sadece Yasanın 29. maddesinde belirtilen hal ve şartların gerçekleşmesi durumunda sahip olacağı 6183 sayılı Yasaya dayalı faiz isteme hakkının somut olayda mevcut bulunmadığının ve dava konusu faiz alacağının yasal faiz oranı üzerinden hesaplanması gerektiğinin kabulü zorunludur. Mahkemece bu doğrultuda inceleme yapılarak ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde istemin reddedilmesi usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle davacı yararına BOZULMASINA, (Y.13.HD. 01.06.1999 T. 2629 E. 4418 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder