1- Muvazaa, tenkis ve mirasta iade davaları yasaların farklı hükümlerinde düzenlenen nitelikleri, kapsamları, hüküm ve sonuçları, tamamen değişik davalardır.
2- İntifa hakkını üzerinde bırakmak suretiyle, kuru mülkiyetin tapuda bağışlanarak intikalinde 1.4.1974 gün 1/2 s. İBK.nın uygulama yeri yoktur. Bu tür temlikler hakkında tenkis davası açılabilir.
Miras bırakanın çocukları olan davacılar M.C., E.B. ve A.E., 254 ada, 74 parsel sayılı taşınmazın, miras bırakanınca kendilerinden mal kaçırılmak amacıyla torunu olan davalıya temlik edildiğini ileri sürerek iptale, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir. Miras bırakanın torunu U.S.O. ise aynı iddia ile ayrı bir dava açmış, irtibatlı olmaları nedeniyle her iki dava birleştirilmiştir.
Mahkemece, miras bırakan tarafından ayrıca ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve noterde bağışlanan taşınmazın terekeye iade edilemeyeceğine dair beyanname düzenlendiği, bu durumda bağış sözleşmesinin karşılıklı edimleri havi ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayandığı esasen ikinci davada tenkis isteğinin süresinde yapılmadığı gerekçe gösterilerek davalar reddedilmiştir.
Gerçekten, miras bırakan, çekişmeli taşınmaz hakkında önce noterlikçe 08.04.1986 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenlediği, sonra bundan vazgeçerek tapuya gidip intifa hakkını üzerinde bırakmak suretiyle, kuru mülkiyetini davalıya hibe ettiği, bunu takiben de aynı tarihli beyannamede “mirasta iadeye esas olmamak üzere bu tarlanın terekeye dahil edilmemesi” isteğini bildirdiği söz konusu beyannameyi de notere onaylattığı getirtilen taraflarca dosyaya konan evraklardan anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, miras bırakanın hibesi ile oluşan tapu kayıtları için 01.04.1974 gün 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığından muvazaa iddiasına dayanılamaz, olsa olsa bu tür temlikler hakkında tenkis davası açılabilir. Yerel Mahkemece, muvazaa davasının reddi bu gerekçe ile doğrudur. Keza davacı U.S.O. da tenkis davasını Medeni Kanun’un 513. maddesinde belirtilen süre içerisinde açmamıştır. Ne var ki, dava konusu taşınmazın kuru mülkiyetinin hibe suretiyle devredildiği getirtilen tapu kaydı ve tapuda düzenlenen resmi sözleşme ile sabittir. Miras bırakanın daha önce ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenlemesi bu olguyu ve hibe sözleşmesinin niteliğini değiştirmez. Nitekim miras bırakan ölünceye kadar bakma sözleşmesini tapuya yansıtmamış, hibe sözleşmesi ile temlik yapmayı tercih etmiştir. Beyanname ise içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere Medeni Kanun’un 603 ve takip eden maddelerinde yer alan mirasta iade hükümleri ile ilgilidir.
Oysa yukarıda değinilen İnançları Birleştirme Kararında ve pek çok Yargıtay Kararlarında açıkça vurgulandığı gibi muvazaa, tenkis ve mirasta iade davaları yasaların farklı hükümlerinde düzenlenen nitelikleri, kapsamları, hüküm ve sonuçları tamamen değişik davalardır.
O halde, davacılardan M.E. ve A.E.’nin süresinde açtıkları tenkis davası hakkında Medeni Kanun’un 502 ve takip eden maddeleri uyarınca gerekli araştırma yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Anılan hususlar karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, her üç davacı yönünden karar düzeltme isteğinin HUMK.nun 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 26.10.1993 tarih 1993/3903-12775 sayılı onama kararının üç davacının salt tenkis davaları hakkında kaldırılmasına, Yerel Mahkemece kurulan 24.09.1992 tarih 1989/397 Esas, 1992/336 Karar sayılı hükmün BOZULMASINA, (Y.1.HD. 18.02.1994 T. 1464 E. 1951 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.