Önceki davada, davacı taraf olmadığı için o hüküm bu dava yönünden kesin hüküm oluşturmaz ise de taşınmazın 30.6.1983 tarihinde verilen kararla devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu tespit edilmiş ve bu tespit görülmekte olan dava yönünden güçlü delil oluşturmuştur. Bu güçlü delilin aksi, aynı güçte başka bir delille kanıtlanabilir.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Antalya-Kale Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.11.1993 gün ve 1992/222-1993/115 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 14.2.1995 gün ve 1548- 1423 sayılı ilamı ile
… Dava konusu taşınmaz 1979 yılında yapılan tapulamada 2102 parsel numarası ile tespit edilen taşınmaz kapsamında bulunmaktadır. Bu parsel tapulamada Hazine adına tespit edilmiş, belediyenin itirazı üzerine tapulama mahkemesinde tarıma elverişli olmayıp devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle tapulama dışı bırakılmasına karar verilmiş ve o hüküm kesinleşmiştir. O karar tespite itiraz davası nedeniyle yapılan inceleme sonucu ziraat yüksek mühendisi ve jeoloji yüksek mühendisi 25.4.1983 tarihli raporunda 2102 sayılı taşınmazın zemininin tümü ile çay yatağı özelliğinde olduğu, zeminde mevcut kumlu ve çakıllı materyaller oluşum itibariyle çay yatırımını işaret ettiğini, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufunda olması gereken yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağı açıklanmış, ziraat yüksek mühendisi tarafından düzenlenen 8.6.1983 tarihli raporda da taşınmazın çaya yatağı özelliğini taşıdığı, taşınmazda tarım yapıldığına dair hiç bir delile rastlanmadığı, tarım yapılabilmesi için 1 veya 1,5 metre toprak dolgu yapılarak ıslah edilmesi gerektiği, parselin tamamen çakılla kaplı olduğu, toprak çekilmediği müddetçe tarım yapılması mümkün bulunmadığı, sonuç olarak çay yatağı olup tarım arazisi niteliğinde bulunmadığı açıklanmıştır. Bu raporlara göre tapulama mahkemesi 2102 parsel sayılı taşınmazın tamamı eskiden beri tarıma elverişli olmayıp devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğundan Tapulama Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca tapulama dışı bırakılmasına karar verilmiştir. O davada davacı taraf olmadığı için o hüküm bu dava yönünden kesin hüküm bu dava yönünden kesin oluşturmaz ise de taşınmazın 30.6.1983 tarihinde verilen kararla devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu özel mülkiyete konu olan dava yönünden güçlü delil oluşturmuştur. Bu güçlü delilin aksi, aynı güçte başka bir delille kanıtlanamadığına göre devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin zilyetlikle kazanılma olasılığı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir… gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Kaş Tapulama Mahkemesinin 1982/275 E. 1982/134 K. sayılı dosyasının bu dava için takdiri delil niteliğinde olup bu delilin aksi aynı güçte başka bir delille kanıtlanamadığına, dosya içeriğine göre zilyetlik koşullarının oluşmadığına göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararını Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, (YHGK. 16.04.1997 T. 8-69 E. 338 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.