Kamulaştırmasız El Atma ve Üçüncü Kişilere Verilen Zarar – El Atmanın Önlenmesi Davası

Kamulaştırmasız El Atma ve Üçüncü Kişilere Verilen Zarar - El Atmanın Önlenmesi Davası1- DSİ kurumunun kanal yapımında, komşu mülk sahiplerine ve üçüncü kişilere zarar vermemesi gerekir. Aksi halde zararın giderilmesi ayni hak sahiplerinden ayrı şahsi hak sahipleri de isteyebilirler.

2- Hüküm fıkrası terditli olarak kurulamaz. (Medeni Kanun madde 737) (1086 s. HUMK. m. 388 vd.) (6100 s. HMK m. 297)

Taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Serik Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.03.1995 gün ve E. 1995/58-K. 1995/137 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 30.11.1995 gün ve E. 1995/8543 – K. 1995/8945 sayılı ilamı ile;

… Ağabeyi, annesi ve anneannesi (ninesi) üzerine tapuda kayıtlı bir taşınmazda davacı kendisine kullanılması için bırakılan kesime ev ve sera yaptığı ve burada zilyet olarak oturduğu sırada DSİ’nin sulama kanalı geçirdiği ve kanalda devamlı su bulunması neticesi su sızmaları ve oluşan aşırı rutubetlenmeden dolayı evinin duvarlarının ıslandığı ve yumuşama meydana geldiği, seranın ise önceki kullanma durumunun rutubetlenme nedeniyle bozulduğu, kamulaştırmasız el atma suretiyle açılan kanalın muhkem hale getirilmesi, su sızmalarının önlenmesi, kanalın üstününde kapatılarak can ve mal emniyetinin sağlanması ile komşuluk hukuku münasebetine aykırı davranışın izalesi istenmiştir. O halde dava bu olduğuna göre mahkemece kanalın getirilmesinden sonra taşınmazda bir şahsi hakla zilyet bulunan davacının evinin ve serasının yukarıda izah edildiği gibi zarara uğradığı tespit edildiğine, ayrıca bu zararın ne şekilde giderileceği bilirkişilerce saptandığına, mahkemece de bu yönlerin davalı tarafından yerine getirilmesi ile zararın önleneceği kabul edildiğine göre, uyuşmazlığın bu işlerin davalı tarafından yapılarak davacı tarafın zararının önlenmesine, eğer davalı tarafından bu işlemler yapılamaz veya savsaklanırsa davacı tarafından işlemlerin yaptırılması, masrafların davalıdan alınması şeklinde hüküm kurulması gerekirdi.

Ne var ki, bu yazılan müdahale eden ve zarar veren DSİ ile karşısındaki tapu maliki arasında değil, asli veya feri zilyet olan ve ev sebebi ile muhtesat ve seradan dolayı şahsi hak sahibi arasındadır. Bu nedenle davacıya karşı üstün hakkını kullanan ve kamulaştırmasız el atma ile kanal yapan DSİ’nin bu hakkını kullanırken malikleri ve üçüncü şahıslara Medeni Kanun’un 737. maddesi hükmünü de göz önünde tutarak zarar vermemesi gerekir.

Bütün bunlar gözetilerek hüküm fıkrasının bu yazılanlar ışığı altında kurulması ve DSİ’ne zararın giderilmesi için vecibe yükletilmesi icap eder. Yani DSİ sulama programı icabına uyarak hem kanaldan su geçirecek, hem de komşularına zarar vermeyecektir. O halde Devlet Su İşleri Kuruluş olarak görevini ifa ederken kanal geçirdiği arazideki sera ve ev sahibine zarar vermemelidir. Eğer zarar verirse bu mutlaka giderilmelidir. Bu itibarla hüküm fıkrasının kanalın üstünün kapalı olarak yapılması, aksi halde davalının el atmasının önlenmesine şekilde kademeli olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir … gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Kanal yapmak suretiyle kamulaştırmasız el atmada bulunan DSİ Kurumunun bu işlemlerini yürütmesi sırasında komşu mülk sahiplerine ve üçüncü kişilere zarar vermemesi yasa gereğidir. (Medeni Kanun madde 737). Anılan yasaya aykırı durumdan kaynaklanan zararın giderilmesini ayni hak sahiplerinden ayrı şahsi hak sahipleri de isteyebilirler.

Dosyadaki delil ve belgelerden; projeye aykırı olarak DSİ Kurumunca kanalet açılmasıyla toprak kayma olayının vukua geleceği ve böylece davacıya ait iki katlı ev ve cam seranın temellerinin boşlukta kalacağına ilişkin tehlikenin belirgin olduğu dahası açık kanalın meskun sahadan geçmesi ile kişiler can güvenliği açısından da tehlikenin varlığı açıktır. Bilirkişinin raporunda bu zararların önleme yöntem ve şekli açıklanmıştır.

Hal böyle olunca bilirkişi görüşleri doğrultusunda gerekli ve yeterli önlemlerin alınması amacıyla DSİ Kurumuna bu konuda vecibe yükseltilerek karar verilmesi yerine kanalın üstünün kapalı olarak yapılmasına aksi halde davalının el atmanın önlenmesine şeklinde terditli hüküm oluşturulması doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenler altında, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararını Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, (YHGK. 05.02.1997 T. 1996/14-766 E. 1997/36 K.)

Nizam TUTUCU
Emlak Danışmanı

Bir Yorum Gönder