Orman niteliğini kaybetmiş yerler orman sayılmasa bile, toprağı orman toprağı sayılır. Orman toprağı sayılan yerler zilyetlikle iktisap olunamaz.
Davacılar miras bırakanları tarafından 40 yıl önce imar ve ihya edilen ve o zamandan beri ellerinde bulunan taşınmazın, Medeni Kanun’un 639. maddesi uyarınca tescilini istemişlerdir. Çekişmeli yerde paydaş olan Mehmet ve Halil ile Hazine ve davaya katılan Orman İdaresi, dava konusu yerin ormandan açılan ve orman tamamına giren orman toprağı olduğunu bildirmişlerdir.
3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan orman tahdit işlemine, 1957/290 sayılı tahdide itiraz davası ile itiraz edildiği ve bu itiraz davasının tescil konusu yerle ilgili bulunduğu mahkemece ileri sürülmüş ve 12.11.1961 tarihinde yapılan keşifte tahdide itiraz dosyası içinde bulunan orman tahdit haritası her iki davanın konusu yerlere uygulanmış ve itiraz davasının konusu olan yerin, başka bir yer olduğu, tescil konusu yerin esasen orman tahdidinin dışında bırakıldığı keşif zabıt ve bilirkişi raporuyla belli edilmek istenmiştir. Orman tahdit haritasının ve muameleli evrakın merciinden celp ve dosyasına konmadığı gibi, uzman bilirkişi raporu da yapılan uygulamayı açıklayıcı nitelikte değildir.
Bu durumda; tahdit mazbatası ve haritasının keşifte uygulanış şekli, keşif zabtı ve yetersiz bilirkişi raporundan anlaşılamamıştır. Orman tahdit haritası ve icmal zabtı celbedilerek, uzman bilirkişilerle dava konusu mahalle uygulanmak, çekişmeli yerin tahdit krokisi içinde kalıp kalmadığı araştırılmak, tescili istenene yer tahdidinin şümulüne girdiği takdirde tahdit haritasındaki yeri tespit ve işaret olunarak ölçüye müstenit kroki tanzim ettirilmek ve dava reddolunmak gerekir. Dava konusu yerin orman tahdidi dışında kalması halinde, 3116 sayılı Kanunun yürürlükte bulunduğu sırada bahse konu orman tahdidi yapılmış olup sözü geçen Kanunun ilgili maddeleri gereğince bazı yerlerin istisnaen orman tahdidi içine alınmadığı bir gerçektir. Bu şekil tahdidin, tescili istenen yeri kapsamadığı takdirde bu yerin 3116 sayılı Kanunun istisnaları içinde olduğunu kabul etmek zorunluğu vardır. Davacıların Medeni Kanun’un 639. maddesine dayanarak tescil isteminde bulunmuş olmalarına göre; iktisap zaman aşımının hususi mülkiyet hükümlerine tabi olan yerlerde yürüyüp Devlet ormanından açılan ve orman toprağı mefhumuna giren yerlerde işlemeyeceği 6831 sayılı Kanun hükümlerinden açılıp işlenmiş ve tarla haline getirilmiş olduğunu söylemişlerdir. Gerçekten, evvelce orman olup da uzun süreden beri orman niteliğini kaybetmiş yerler orman sayılmasa bile toprağının orman toprağı sayılacağına ve 6831 sayılı Orman Kanunu ile Medeni Kanunun 639 ve Tapulama Kanununun 33. maddeleri hükümlerine göre zaman aşımı nedeniyle bu gibi yerler iktisap edilmeyeceğine ve özellikle girdiği de toplanan delillerle tespit edilmiş olmasına binaen bu yerlerin 3116 sayılı Kanunun istisnai hükümlerine göre tahdit içine alınmamış olması bu yerlerin orman toprağı durumuna girmediği anlamına gelmez.
Orman toprağı mefhumuna dahil yerlerin zilyetlikle iktisabı mümkün değildir. 1957 tarihli içtihadı birleştirme kararı da bu ciheti teyit etmektedir. Dava konusu yerin, Devlet ormanından açılmış orman toprağı sayılan yerlerden olup olmadığının Tarım Bakanlığından sorulması ve yukarıda tespit edilen hususlar muvacehesinde toplanacak ve mevcut delillere göre hüküm tesisi lüzumundan zühul edilecek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Hükmün BOZULMASI gerekmektedir. (YHGK. 15.06.1968 T. 8-349 E. 1458 K.)
Nizam TUTUCU Emlak Danışmanı
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.